BENGİSU RÖPORTAJI




EN ÇOK İSTEDİĞİM ŞEY
TÜRKİYE'Yİ YURTDIŞINDA 
TEMSİL ETMEK



Uzun zamandır, bu kadar içten bu kadar beni etkileyen bir röportaj yaptım mı? Tartışılır! Bengisu hayatımıza, güzel sesiyle, dansları ve kilolarıyla girdi. Çok konuşuldu, çok yorum yapıldı. Bir çok şey söylendi ama onun artık bir başarı hikayesi var, çok şey anlattı. Ben okurken hem duygulandım, hem güldüm. Eminim ki sizde bu hisleri yaşayacaksınız, bu zamana kadar okuduğunuz röportajları unutun! Bu çok başka, bambaşka!


1. Yenilenen, güzelleşen kadın Bengisu. Ama seni eski halinle sevenler vardı, mesela ben. Hiç "Ya biz eski halini özlüyoruz" diyen yok mu?

Keşke eski halinle devam etseydin, biz seni öyle seviyorduk” gibi mesajlar ve yorumlar geliyor ama bence önemli olan müzikal anlamda aynı paydada buluşabilmemiz. Bu birliği sağladığımız sürece şişman, zayıf, azıcık etli butlu fark etmemeli bence.

2. Bir single yayınladın, dansların, klibin, sesinle Türkiye'yi karıştırdın. "Dünyanın Öteki Ucuna". Kilo problemi yaşayan bir sürü sanatçı vardı, isyanda eden. Ama sen çok konuşuldun. Bunun sebebi neydi?

Bu olayın direkt olarak içinde, birinci şahıs olarak bulunan benim bu soruya net bir cevap vermem mümkün değil. Çok konuşulma boyutuna getirenlerin bu soruyu cevaplaması gerekir ama hissettiğim ve gördüğüm kadarıyla kilolu olup da çıkıp çatır çatır dans eden herhangi biri yoktu bizim ülkemizde. Bu yüzden bu kadar olay oldu. Bir de ben baya sağlam vetolar yedim fiziksel görünüşümden dolayı, onun da büyük bir katkısı olmuştur.

3. 3 senede neler değişti? İstediğini yapabildin mi? Aynanın karşısına geçtiğinde neler hissediyorsun?

  Benim bu son 3 yılda yaşadıklarım aynanın karşısına geçip “vay be güzel oldum ya” diyebileceğim şekilde olamadı. Son 3 yılın 2 yılı hastanede yatarak geçti maalesef. Ağustos 2014’te mide ameliyatı oldum, sonra midemde delikler oluştu ve o deliklerin kapatılması için aylarca hastanede yattım. Her hafta narkoz alıp operasyonlara giriyordum. Aylarca küçücük bir hastane odasında kendi kendine kalmak, yan odalarda yatan hastaların sürekli değişmesi ama senin sabit bir şekilde, resmen demirbaş gibi hastanede kalman hiç hoş bir durum değil. Durumum baya kritikti, hatta uluslararası konferanslara da konu oldu ve Amerika’dan Türkiye’ye gelen bir doktorun ben seni ameliyat edeceğim ve Amerika’ya geleceksin demesi sonucu Amerika’da ameliyat oldum ve midemi tamamen aldılar. Yemek borusu ile bağırsakları birbirine bağladılar. Ben şarkı söyleyerek ünlü olmayı planlarken istemeden tıp dünyasında literatüre geçtim J New York’ta hastaneye girdiğimde her doktor ve hemşire “aaa bak o Türk kız” diye beni gösteriyordu. Sokakta rahat yürüyemeyen ünlüler var ya, ben de hastanelerde rahat yürüyemiyorum, hep bir ilgi, hep bir merak..

     Şaka bir yana, gerçekten zor bir dönemdi ama Allah dağına göre kar verirmiş, ben de çok şükür ki atlattım ve dimdik ayaktayım! Bu süreçte çok şey öğrendim, kendimi dinledim, ilişkilerimi sorguladım, yaptığım yanlışları fark ettim, kendimi daha doğru bir noktaya taşımam için, büyümem ve olgunlaşmam için gereken süreci yaşadım galiba. Asla ben artık oldum gibi bir şey demiyorum, öyle bir şey mümkün değil ama öğrendim. Öğrenmenin ne kadar güzel bir şey olduğunu, hayatta bazı şeyleri kabullenmek gerektiğini ama asla vaz geçmemek gerektiğini öğrendim. 21 yaşında bir insana gidip ölümle ilgili ne düşünüyorsun diye sorduklarında büyük ihtimalle kendisine çok uzak olduğunu anlatan veya umursamadığını belirten bir cevap verir. Ama ben bu yaşadıklarım sayesinde her şeyin her an mümkün olabileceğini öğrendim. Kıymet bilmeyi, her saniyeme şükretmeyi öğrendim.

     Gelelim “Aynanın karşısı” kısmına… Hastanede yatarak verdim ben tüm kiloları, yani neredeyse hepsini. Saçlarım döküldü, derim pul pul döküldü… Yani öyle ‘’ Ay yarabbim ne güzel oldum, ay çekelim minileri sahilde dolaşalım, hadi sac makyaj yapalım.’’ gibi bir durumum olmadı. Ama çok ilginç bir şey oldu J 21 yıl peşimde kızım artık yeme diye dolaşan anneciğim, son yıllarda sürekli kızım lütfen ye diye elinde yemeklerle peşimde koşmaya başladı J Hiç mi tadını çıkarmadım kilo vermenin? Tabii ki çıkardım. Hastaneden çıktım, ilk defa alış verişe gittik, eski kıyafetlerimi giyince basketbolcular gibi duruyordum, babam ‘’ Artık alış verişe gidip bir şeyler almak lazım böyle olmaz. ‘’ diyerek konuya el attı J Mesela daha önce mümkünati yok kendi bedenime göre bir şeyler bulamayacağım türlü türlü mağazalara girip, etek beğenip en büyük bedenini denemek için kabine giderken mağaza görevlisinin “hanımefendi, 42 beden size çok büyük olur 36 verelim” demesi benim içimden “ya saçmalamasın 36 beden ne?!” diye kendimle çelişmem ve deneme sonucu “aaaa ben 36 beden olmuşum” diye şaşkınlıklar yaşama. Topuklu ayakkabıyla yaşamaya başladığım aşk J ama öyle aynanın karşısına geçtiğimde büyük şoklar yaşamadım, yaşamıyorum da… En büyük şoku yakın arkadaşlarım yaşadı J beni görüp tanımayanlar falan oldu. En yakın arkadaşım Umut, hastaneye geliyordu her gün, sonra eve çıktım, saçlarım döküldüğü için kısacık kestirdim, üzerime biraz eli yüzü düzgün bir şeyler giyip konsere onu izlemeye gittim, beni her gün hastanede pijamalarla gören adam hayatinin sokunu yaşadı tabi J ilginç tepkilerdi…



4. Erkin Arslan'la güzel bir uyum yakaladınız. Sanırım, İrem Derici'nin "Aşk Olsun" şarkısında da çalıştınız. O stüdyo günleri nasıl geçti İrem & Sen & Erkin?

  Ben 7 yıldır Jingle House’ta çalışıyorum, reklam müzikleri seslendiriyorum ve Erkin abiyle de öyle tanıştık. Şu hayatta yanında şarkı söylemekten çekindiğim, korktuğum ilk adamdır. Hala da ödüm kopar yanlış söylersem kızar diye. Berklee’de okuduğumu öğrendiği andan beri “seni boşuna almadılar herhalde o okula doğru söyleyeceksin, seninle çalışan insanlar seninle bir daha çalışmak isteyecek, o kadar iyi söyleyeceksin” diyerek sürekli zorlamıştır beni. Stüdyoda ağladığımı biliyorum yani o derece. Ama canımın içidir ve ne yapsa yeridir. İrem Derici ile de benim Jingle House’a gidip gelmelerim sayesinde tanıştık. Bir gün ben stüdyoya gittim, reklam kaydı için, o sırada “aşk olsun”un kaydını yapıyorlardı, vocal yapar mısın dediler, ben de tabii ki dedim. Çok eğlenceli oldu benim içinde güzel bir ani oldu

5. Yeni single "İsyan Ediyorum". Klibi izlediklerinde ve şarkıyı dinlediklerinde insanlar neyi anlayacak? Hangi duyguları yaşayacaklar?

   Altyapısı gayet sade, insanların sözleri duymasına izin veren bir şarkı oldu İsyan Ediyorum. Herkesin hayatta “isyan ediyorum” dediği bir şeyler, “yok böyle olmamalı” dediği olaylar vardır. Tüm o yaşananlara… Aksamdan kalan her duyguya, içimden gecen, içimde kalan her cümleye, her isyan edene, her isyan ettirene, her yaşanan kayba yazılmış bir şarkı… Dinleyince hangi duyguları yaşayacaklar, onu ben söyleyemem ama ben söylerken de klibi çekerken de çok ağladım… Klipteki göz yaşlarımın hepsi gerçek, hepsi söylediğim her sözün yansıması. Bir ayrılığın ardından söylenen sözler var “İsyan Ediyorum”da, ne ayrılık yaşadın da böyle hissettin diyebilirsiniz… Ama ayrılık sadece iki insanın birbirinden ayrılması değildir. Ben son 3 yılda kendimden, benliğimden öyle ayrıldım ki. Kendi içimde yasadığım ayrılığın şarkısı oldu isyan ediyorum. Aylarca şarkı söyleyememe, sesimin çıkmayışına, hiçbir şey yapamadan olduğum yerde kıpırdamadan yatmak zorunda oluşuma isyanım… Dediğim gibi, dileyenler ne hisseder bilmiyorum, ama ben çok içimden gelerek, söyleyecek çok sözümü şarkımın sözlerine, melodisine ekleyerek söyledim…


6. Yurtdışında müzik yapmak mı daha kolay yoksa Türkiye'de mi?

  Popüler kültüre hizmet eden müzikal bir iş ortaya çıkarmak istiyorsan her şey matematikten geçiyor. Bazı kurallar var, armonik, melodik ve tabi sözlerle alakalı. Onları uygularsan Türkçe Pop adı altında müzik yapmış olursun. Bu noktada esas soru, popular kültüre mi hizmet etmek istiyorsun yoksa sevdiğin müziği mi ortaya koymak istiyorsun. Müzik yapmayı Türkiye ve yurt dışı olarak ayırmak bence doğru değil, sonuçta müzik hissiyat şi, yaratım işi, deli işi J Yurt dışında kaliteli bir iş yaparsan karşılığını alırsın, Türkiye’de işler biraz daha başka, yani ufak ufak gördüğüm kadarıyla. Ama dediğim gibi Türkiye ve yurt dışı diye ikiye ayırmamak lazım. Müzik yapmak içten gelmiyorsa, zorunluluk olmuşsa, fabrika haline gelmişse zordur ve yapaydır. O hale gelmesin diye uğraşmak lazım. Ama bu uğraşı vermek için de paylaşımcı olmayı, başkalarına destek olmayı bilmek lazım, bencilliği biraz kenara koymak lazım. Bizim daha büyük bir güzelliğe hizmet ettiğimizin farkında olarak hareket etmemiz lazım. Topluma kaliteli işler sunmak için çabalamamız lazım. Evet, Kabul ediyorum, sanat ama sonuçta bizim de işimiz bu, para kazanmak gibi bir gerçek de var. Ama para kazanma hırsını en öne koyup, kendi doğrularını, kendi içindeki güzel müzik dinleme, güzel müziğe katkıda bulunma dürtünü yok sayarsan olmaz. Kendine ihanet etmiş olursun.



7. Çok büyük bir okulda eğitim aldın, üstüne çift dal birde :) İyi müzik yapmak için eğitim şart mı?

   Ve en sevdiğim soru geldi. Okullu mu alaylı ? Öncelikle bu ukalalığı yapmak istiyorum; çift ana dal bir de yan dal J valla ne yalan söyleyeyim, mezun olacağıma hala inanamıyorum! Berklee’de okumak inanılmaz bir lütuf. İyi müzik yapmak için eğitim şart mı çok bıçak sırtı bir soru, beni bu ateşe attığınız için çok teşekkür ederim J Eğitim şart olmasa bile, kişinin kendisini geliştirmesi şart. Müzik ayrı bir dil ve sahneye çıkan müzisyenler bu dili ortak bir şekilde konuşabildikleri için sahneye çıkıyorlar. Yani ben bir şarkıcı olarak ‘’ Ben sadece şarkımı söylerim, orkestra kendi istedigi gibi çalsın, herkes kendi isini yapsın, ben de şarkımı söyleyeyim.’’ dersem olmaz. Ben zaten şarkıcıyım, bu okula gelmeden önce de şarkıcıydım. Ben müzisyen olmak istiyorum, bu sanata hizmet edip sanatçı olmak istiyorum. Bu isteğimi hayata geçirmek için de orkestramın, müzisyenlerin saygısını kazanmam lazım. Eğer orkestra bir şarkıyı çalarken herhangi bir akor ile ilgili bir tartışma yaşıyorsa veya şarkının çalarkenki hissiyle ilgili konuşuyorsa ve ben sadece kenarda duruyorsam olmaz. Ben de o tartışmalara dahil olmalıyım, onlarla aynı dili konuşmalıyım, çünkü o zaman bana saygı duymaya başlarlar ve karşılıklı değil beraber çalışmaya başlarız. Sırf bunun için taaa Amerika’da okumak mi gerekir, hayır. Benim hırsım ve isteğim müzik konusunda bir otorite olabilmek ve ben bu eğitimi bu isteğimi gerçekleştirmek için alıyorum. Ama kendini geliştirmek isteyen her zaman, her yerde bunu yapabilir. İnternetten aç oku, youtube’dan videolar izle, yani isteyen insan yapar, öğrenir, iletişim kurar.


   Mesela Türkiye’de son dönemde birçok müzikal sahnelenmeye başladı. Bu beni çok mutlu ediyor ve heyecanlandırıyor. Ama bu müzikalleri gidip izleyip, değerlendirip, sonra insanlar izlesin diye değerlendiren insanlara bakıyorum. Hayatında müzikaller ile ilgili herhangi bir teknik bilgisi olmamış, sadece gidip bir kaç müzikal izlemiş, belki izlediği müzikalin tarihini okumuş ama “severek yapıyoruz” tadında eleştiriler. Böyle olmamalı… Otoriteleştirdiğimiz insanların kalifikasyonlarını iyi değerlendirmeliyiz. Ben hem vokal performans (yani şan) hem menajerlik ve müzik işletmesi hem de müzikal tiyatro yazımı bölümlerinde okuyorum. Kendi alanıma hitap eden her noktayı değerlendirmek için, işin mutfağını da bilmek için. Yani okullu mu alaylı mi bilmiyorum ama insan kendini geliştirdiği sürece okumuş, okumamış fark etmez.


8. Türkiye'de ki hedeflerin ne, 10 sene sonra Bengisu nerede olacak? Yurtdışında Türkiye'yi temsil etmek mesela?

   Şu hayatta en çok istediğim şeylerden biri doğduğum, büyüdüğüm ve ait olmaktan gurur duyduğum Türkiye’mi yurtdışında temsil edebilmek! Bunun için de bazı çalışmalar içindeyim. Bu arada Boston’daki Türk Başkonsolosluğumuzun bütün etkinliklerinde zaten ben sahneye çıkıyorum. Bugüne kadar birçok bakanımızın ve diğer ülkelerin devlet büyüklerinin karşısında sahne alma şansı yakaladım.

            Türkiye’de artık ara vermeden, durmadan devam eden bir kariyer hedefliyorum. 10 sene sonra Bengisu kendisini hem pop müzik yapan hem de mesela Cemal Reşit Rey’de senfoni ile konserler veren bir noktada görüyor J Sadece Türkiye’de değil tabii ki, benim hayal kurmaktan korkmayan benliğim Grammy kazanmayı da uluslararası festivallerde sahne almayı da çok istiyor… Bakalım, hayat bize neler gösterecek J






9. Youtube sahte tıklanma oranları, gerçeği olmayan listeler. Bunların farkında mısın? Böyle şeylere takar mısın?

   Benim erkek arkadaşım Amerika’da elektrik, elektronik mühendisi ve doktora yapıyor. Eskiden hiç bu izlenmelerle falan ilgilenmezdim ama benim şarkı cıktı çıkalı sağ olsun her gün izlenme istatistikleri, raporları falan dönüyor J Zorunluluktan isin içine çekildim yani. Geçen hafta çok ilginç şeyler keşfettik. Mesela bir gecede 120.000 izlenme alan klipler falan var. Böyle şeylere takmam dersem yalan olur, insanın sinirleri bozuluyor. O kadar emek harca, sadece para değil hayatını, kendinden birçok şeyi yatır bu işe, sonra sahtekarlıkla, gerçek dışı şeylerle hakkı olmayan şeyleri elde etsin insanlar. Hoş değil ama oturup buna ağlayacak değilim, youtube izlenmesinden daha önemli şeyler var hayatta.

10. Türkiye'de ingilizce aksânı güzel şarkıcılar var mı? Kimler iyi, yabancı şarkı söyler?

Çok zor soru.Daha önce hiç düşünmemiştim. Benim neslim İngilizce şarkı konusunda sıkıntı yasamıyordur diye düşünüyorum. Şu anki popular müzik piyasasının içinden herhalde Hadise’nin aksanı güzeldir, kendisi yurtdışında yetiştiği için şu anda öyle tahmin ediyorum. Ama başka aksanı ile ilgili çok “vay be” dediğim biri yok ve her ne kadar Amerika’da olsam da bu konu ile ilgili benden çok daha iyi eleştiri yapabilecek insanlar vardır J

11. Ben "....'la mutlaka bir projede birlikte olmalıyım ya da .....'la düet yapmalıyım" dediğin birileri var mı

Olmaz mı! Türkiye’den Sertab Erener, Gökhan Türkmen, Mahmut Orhan ile aynı projelerde yer almayı çok isterim. Yurtdışından Celine Dion’la ve Sting’le sahneye çıkmayı çok isterim. Ayrıca David Guetta’nin prodüktörlüğünde bir projeye de koşa koşa giderim J

12. Dünyada mı böyle yoksa sadece Türkiye'de mi müzik yaparken fiziksel görünüş büyük bir etken?

Dünya’da böyle ama Türkiye biraz daha kapalı bu konu ile ilgili. Amerika’da falan o kadar takılmıyorlar dış görünüşe. Hatta bu sıralar büyük beden kadınların eğlence sektöründe daha fazla yer alması ile ilgili çeşitli çalışmalar da var. İşini iyi yapıyorsan fiziksel görünüşün pek bir önemi olmuyor yurtdışında.

13. Çok teşekkürler, harika sohbetin için. Son olarak, zorlu yollardan geçen & bir başarı hikayesi olan biri okuyucularıma ne demek ister?

    Ben de çok teşekkür ederim, gerçekten zor sorulardı J Tüm okuyucularına da söylemek istediğim bir kaç cümle var. Hayatta vaz geçmemeyi bilmek lazım. Zor yollar, zor kararlar, göz yasları hayatin tuzu biberi… Dibe vurmak lazım bazen yukarılara çıkmak için, kendine inanmayı sürekli hatırlamak lazım. Aile en büyük destek, her ne olursa olsun ailenin sıcaklığını hissetmekten kopmamak gerek. Bir de başkalarının doğruları için değil de kendi doğruların için yasamak önemli olan… Teşekkür ederim J




Yorumlar

Popüler Yayınlar